Advertisement

YURTTA SOSYALİZM, CİHANDA KOMÜNİZM!

POSTMODERNİZM


Modernleşmeye zemin hazırlayan, aydınlanma sürecidir. 16. ve 17. yüzyıllar, modernitenin başladığı yıllardır. Süreç, kapitalizmin merkezileşmesiyle paralel gelişir. Burjuvazinin yaygınlık kazanması, ulus devletlerin doğması, kapitalist pazarın ortaya çıkması, modernitenin nesnel arka planını oluşturur. Modernite feodalizmden kapitalist toplumlara geçiş sürecine din, felsefe, hukuk, tarih, siyaset ve ekonominin eleştirisiyle başlasa da, aydınlanma burjuva devrimleri sürecinde sınırlı olarak yaşanmıştır.


Modernizm sonrası-ötesi anlamına gelen "postmodernizm" kavramını tanımlamak ise oldukça zordur. Çünkü, bütünlüklü tanımları reddeder. Etkinliğini ve gücünü, tarihteki diğer akımlar gibi değil de tanımlanamamaktan alır. Modern çağın sona erdiğini ve çağımızın bilinen kavramlarla açıklanamayacağını iddia eder. Dünyanın akılcı, bilimsel ve bütünlüklü bir tanımlamasının yapılamayacağını ve bunun toptancılık olduğunu iddia eder.

Postmodernizme göre bugün var olan, mutlak olandır ve fazlası için mücadele etmek gerekmez. Üretim ilişkileri ve sınıflar üzerine bütünlüklü kuramları geçersiz görürken, baskının da bir merkezi olmadığını savunur ve dolayısıyla örgütlü, bütünlüklü bir mücadeleye olumsuz bakar. Postmodernizm mantalitesi, nihilizmle büyük benzerlik gösterir. Postmodern kültürün temsilcileri, onun bir ideoloji olmadığını iddia etse de, postmodernizm aydınlanma düşüncesini eleştirmekten öte bir felsefe geliştirememiştir ve her şeyi aynı kefeye koymanın ideolojisi olmuştur. Postmodern algıda, gerçeklik yok edilmiş ve gerçeklerin-doğruların yerini imajlar almıştır. Gerçekliğin yerine sanrılara tapınma vardır. Kendini belirsizlikler üzerinden tanımlar.

Postmodernizmin, yapı bozumu süreci, değersizleştirme, içeriksizleştirme, yıkma ve yeniden yapma adımlarıyla gerçekleşir. Tarihsel gerçeği, güncel bağlantılardan koparır ve değersizleştirir. İlgili yapının işlevini engeller ve varlık gerekçesini ortadan kaldırarak, içeriksizleştirir. İlk adımlar atıldıktan sonra, yıkma işlemiyle yapının varlığına son verir. Son olarak, yeniden yapma işlemiyle bir boşluk doldurulur. Ancak tüm bu yapılara saldırabilmenin ön koşulu, önce insan aklını ve mantığını kullanılamaz hale getirmektir. Örneğin, sosyalizmi tarihin bir sayfasından ibaret görmek de bu kullanılamaz aklın ürünüdür. İdeoloji yerine söylem üzerinde durmaktadır ve kapitalizm ona göre nihai formdur. "İktidar olmadan dünyayı değiştirmek" tezi ile devlet ve sınıf bağlantısını koparmıştır. Devrimciler iktidarı ele geçirmek için mücadele ederken, postmodernler "haz" almak için mücadele etmektedir.