Mafya devlet dışı ama devletle ilişkili bir zor örgütüdür. Mülkiyet ve sermaye birikimini yasal olmayan yollarla güvence altına alır ya da genişletir. Bazı dönemlerde devletin (özellikle gerici, otoriter ya da kriz dönemlerinde) resmi zor aygıtının bir tamamlayıcısı hâline gelir. Kapitalizmin tarihsel olarak sürekli yeniden ürettiği ilkel birikim momentlerine benzer biçimde zorla mülksüzleştirme, rant alanlarının ele geçirilmesi, uyuşturucu, kumar, fuhuş vb. yüksek kâr oranlı faaliyetlerden sermaye birikimi üretir. Sermaye birikiminin kolu olarak çalışır. Kapitalist piyasanın geçersiz olduğu alanda kendi serbest piyasasını kurar. Güvenlik hizmeti (koruma-haraç), illegal malların üretimi-dolaşımı, tekel oluşturma, rekabeti zor yoluyla çözme vb. Bu kapitalistlerin birbirine karşı rekabetinde kullandığı şiddetin özelleşmiş biçimidir. Burjuvazi ve devlet içindeki hâkim sınıf fraksiyonlarına hizmet eder. İşçi hareketlerinin bastırılması, sendika kırma, grev kırma gibi. Dolayısıyla mafya sınıf mücadelesinde tarafsız değildir, düzeni sürdüren ve sermaye birikimini kolaylaştıran bir rol oynar. Lümpenlerden oluşur.
"Komünist mafya" yalnızca dilsel bir oksimoron değildir; toplumsal ilişkilerin niteliğindeki iç çelişkilere işaret eder. Komünizm mülkiyetin kolektifleşmesi, sınıfların kalkması, üretimin ortaklaşmasıdır, mafya zenginleşme, yasadışı sermaye birikimi aracı kişisel çıkar ağlarıdır. Bu nedenle mafya, ancak özel mülkiyetin ve artı-değer gaspının var olduğu bir toplumda ortaya çıkabilir; kolektif mülkiyetin varsayıldığı bir düzenle yapısal olarak bağdaşmaz. Komünist etikte yatay örgütlenme, kolektif karar, eşitlik, mafyada ise kişisel sadakat, şef–taliye hiyerarşisi, itaat kültürü vardır. Yani komünizm, eşitlikçi ve küresel; mafya ise hiyerarşik ve patrimonyaldir. Komünizm toplumun geneline dayanır; mafya toplum-dışı bir gölge sınıftır. Mafya, resmi üretim biçimlerinin dışındaki gölge ekonomiyi örgütler; komünizm ise üretimin bütünlüğünü hedefler. Bu üç çelişki nedeniyle kavram, lojik değil, sosyolojik olarak da oksimorondur. "Komünist mafya" kavramının ortaya atılması, aslında geçiş toplumlarında, özellikle de piyasanın yarım yamalak çöktüğü, devlet mülkiyetinin merkeziyetsizleştiği, bürokratik sınıfın artı-değeri gayriresmî kanallardan çektiği ve gölge ekonominin genişlediği koşullara denk düşer. Bu, tam bir sosyalist topluma değil, bürokratik devlet kapitalizmi, çöküş hâli ve hukuksuz piyasa ümidi karışımı olan ara dönemlerin, örneğin Sovyet sonrası coğrafyanın ürünüdür. Üretim araçları resmen toplumun görünür; fakat fiilen bürokratik sınıf tarafından kontrol edilir. Artı-değer bürokrasi tarafından yönlendirilir. Devlet varlıkları siyasal bağlantılarla yağmalanmaya başladığında, mafya benzeri aktörler devreye girer. Bu, Marx'ın ilkel sermaye birikiminin çağdaş versiyonudur; yasadışı, zor yoluyla özel mülkiyet yaratma. Meta dolaşımı resmî hukuk tarafından değil, şiddet tekeline sahip özel gruplarca düzenlenir. Bu, mafyanın ekonomik altlığını oluşturur. Dolayısıyla "komünist mafya" denilen şey aslında komünizmde değil, çöken devlet kapitalizminin, kuralsız piyasa kapitalizmine çözülüş anında doğar. Bürokratik-oligarşik klikler devlet mülkünü, kamu kaynaklarını, izin ve ihaleleri kendi çevrelerine aktarırlar. Gölge ekonomi aktörleri, uyuşturucu, kaçakçılık, kara para, koruma-rant ekonomisi büyür. Devlet çökerken ucuz özelleştirmelerle devasa mülkiyet edinir. Düzenlenmemiş piyasalarda yüksek kâr sağlar. Proletarya iş güvencesini, sosyal haklarını, kolektif güvenlik ağlarını kaybeder. Köylüler ve küçük üreticiler korumasız piyasalarda tefecilere, mafyaya, aracılara bağımlı hâle gelir. Hukuksuzluk yayılır. Kamu güvenliği çöker. Sosyal dayanışma yerine korku ekonomisi yerleşir. Bu nedenle "komünist mafya" retoriği çoğu zaman gerçek komünizme değil, komünizmin hiç gerçekleşmemiş bürokratik karikatürünün çöküşüne duyulan öfkeyi ifade eder. Bu fenomen devlet kapitalizminden vahşi piyasa kapitalizmine geçiş aşamasının ürünüdür. Yani geç sosyalizm (bürokratik çürüme), geçiş kapitalizmi (devlet varlıklarının tasfiyesi) ve yapısal çöküş (hukuksuzluk ve mafyalaşma) arasındaki tarihsel eşikte ortaya çıkar. Kapitalizmin tam kurumsallaşmadığı, sosyalizme geçiş sürecinin çöktüğü bu ara moment, mafyayı sistemin gerçek düzenleyicisi hâline getirir. Devletin hukuki kapasitesi zayıflar. Hukuk yerine patronların şiddet-güç ilişkileri geçer. Yargı, kolluk ve gümrük kurumları özelleşmiş ranta bağlanır. Siyaset, mafyalaşmış sermaye grupları tarafından finanse edilir. Devlet, sınıf egemenliğinin aracı olmaktan çıkıp klan egemenliğinin aracı haline gelir. Popülizm, anti-komünizm retoriği ve milliyetçilik yükselir. Kolektivizm çöker, yerini hayatta kalma bireyciliği alır. "Devlet çökerse herkes kendi yolunu bulur." bakışı kültürel norm olur. "Komünist mafya" gibi ifadeler, çöküşün sorumluluğunu sınıfsal analize değil ideolojik etiketlere yıkmak için kullanılır. Kültürde güçlü adam, reis, patron figürü romantize edilir. Rüşvet, torpil, kayırma normalleşir. Dayanışma yerine ağ ilişkileri geçer. Böylece, ekonomik çözülme yalnızca üretimi değil, toplumun anlam dünyasını da dönüştürür. Mafya kapitalist birikim tarzının çöküş ve yeniden yapılanma dönemlerinde ortaya çıkan yasadışı özel sermaye fraksiyonudur. Komünizm ise özel sermaye fraksiyonlarının tasfiyesine dayanır. Mafya, komünizm değil, kapitalizme geçişte bürokratik çürüme ve devlet içi çöküşün ürünüdür. Gerçek bir komünist toplumun içinde mafyanın ortaya çıkması yapısal olarak imkânsızdır; çünkü mafya ancak meta ilişkilerinin, özel mülkiyetin ve artı-değer gaspının olduğu bir düzende yaşar.
